Ülkemiz dünyanın en etkili deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte birçok yıkıcı deprem olduğu gibi gelecekte de buna benzer depremlerin sıklıkla yaşanacağı ilgililerce kamuoyuna açıklanmaktadır. Afet öncesi risklerin azaltılması ve müdahale çalışmalarının yönetilmesi için hazırlık yapılmazsa ise kaçınılmaz şekilde büyük can ve mal kaybı yaşanacaktır.
İnsanlığın doğuşundan itibaren başlayan doğa kaynaklı afetler, günümüzde artarak devam etmekte, kayıpları önlenemeyen şekilde artmaktadır. Yapılan araştırmalarda, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünyada yaşanan kaydedilmiş afetlerin sayısında %250, etkilenen insanların sayısında %500 ve afetlerin toplam maliyetlerinde ise %1500 artış olduğu görülmektedir.
Ülke topraklarımızın büyük bölümünde deprem tehlikesinin yüksek olması ve bunun yanında diğer afetlerin (çığ, sel, heyelan vb.) de yaşanması sebebiyle can ve mal kayıpları yaşanmaktadır. Öte yandan ülkemizde nadir görülen veya daha önce hiç görülmeyen doğa olayları da yaşanmaya başlamıştır. Kısacası ülkemiz, sürekli olarak doğa kaynaklı afetlerin tehdidi altında bulunmaktadır.
Yakın tarihlerde yaşadığımız, büyük can ve mal kayıplarına neden olan Gölcük, Kaynaşlı ve Van merkezli depremlerinden sonra 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş Depremleri meydana gelmiştir.
Devlet, mevcut tüm imkân ve kabiliyetleri ile olaya müdahil olmuş, ayrıca uluslararası yardım çağrısında bulunarak bölgede çalışmalarına başlamıştır. Bu kapsamda afetle ilgili koordinatör kuruluş (AFAD) çalışanları da afete müdahale çalışmalarına katkı sağlamak üzere depremden etkilenen illere görevlendirilmiştir.
İllerde deprem nedeniyle oluşan hasarların atlatılmasına yönelik değerlendirmelerde bulunulurken göz önüne alınması gereken bazı başlıklar vardır. Bunlardan en önemlisi, afete uğrayan bölgelerde görev yapanların büyük bölümü afetzede olacağından, müdahale çalışmalarının belli bir disiplin ve düzenle yürütülemeyeceğidir.
Öte yandan unutulmaması gereken önemli bir husus, afete uğrayan bölgenin bir süre dış destek alamayacağı veya desteklerin geç geleceğidir. Afet bölgesinin, bu süreci, asgari düzeyde kayıp ve zararla atlatması için kendi imkânları ile afet müdahale çalışmalarını yürütmesi gerekmektedir. Bu durum göz önünde bulundurularak bölgede yapılan çalışmalarla ilgili durum tespitleri aşağıda verilmiştir:
Krizin ilk anından itibaren bölgeye yardım için gelen çok sayıda kurum, kuruluş, çalışanlar ile gönüllüler, kontrolsüz güç haline gelmiş; afetin yönetiminden sorumlu ilgili müdürlüğün bulunduğu bina ile çevresinde yaşanan kargaşanın ve düzensizliğin ilk günlerde had safhada olduğu görülmüştür.
İl Afet Koordinasyon Biriminin nasıl çalıştığı ve neler yaptığı konusundaki bilinmezlik oluşmuştur. Buna ek olarak İl Müdürlüğü çalışanları ve deprem çalışmalarına destek ve yönlendirme için gönderilen Başkanlık yönetici ve personeli ile Valilik İl Koordinasyon Merkezi arasında iletişimsizlik oluşmuş, koordinasyon sağlanamamıştır.
Başkanlık personeli anlık çözüm yolları ile çalışmalara katkı vermeye çalışmış bu da görev tekrarlarına neden olmuştur. Ayrıca, Başkanlık personeli ile yerel görevliler arasında müdahale çalışmalarında görev ve yetki karmaşası nedeniyle tahmin edilemeyen durumlarla karşılaşılmıştır.
İl Müdahale Planları uygulanmamış, ilgili il müdürlükleri ile AFAD İl Müdürlüğü arasında işbirliği, yardımlaşma ve dayanışma yetersiz kalmıştır. Kriz çalışmalarında önemli unsur olan STK ve özel sektör, müdahale ve iyileştirme çalışmalarına istenilen düzeyde dâhil edilemediğinden bu kaynaklar yeterince faydalı olamamışlardır.
Bölgede çok sayıda yönetici görevlendirilmesi, ihtiyaç fazlası makam ve yönetim birimleri oluşması sebebiyle bürokrasi artmış, bu durum depremzedelere yönelik hizmetlerin etkin, verimli ve ekonomik olmasını önlemiştir. Bilgi birikimi ve tecrübesi olmadığı halde kriz yönetimi için bölgede yönetici olarak görevlendirilenler, kendilerini ehil ve liyakatli kriz yöneticisi sanarak koordinatör kurum çalışanlarını muhatap almamışlardır.
Koordinatör otoritesini kullanamaması yüzünden bölgede görevlendirilen uzman ve teknik ekipler kriz hizmetlerine aktif katılamamıştır. Sahaya gelen Başkanlık personeli, ilde muhatap bulma, çalışma alanlarının tespiti, konaklama, beslenme gibi temel ihtiyaçların giderilmesi konusunda ilk günlerde büyük sıkıntılar yaşamıştır. Başkanlık personelinin görev tanımlarının belli olmamasının yanı sıra birçok ilde görev yapan personel salgın hastalık riskiyle karşı karşıya kalmıştır.
İl Müdürlüğü personelinin bir kısmı, destek için bölgeye giden Başkanlık görevlilerine, kendilerinin de afetzede olduklarını belirtip bilgi akışı, idari ve teknik destek konularında yeterince yardımcı olamamışlardır.
Deprem bölgesinde görev yapan birçok kamu kurum ve kuruluşundaki çalışanların, görev tanımlarının, çalışma usul ve esaslarının belli olması, konaklama vb. ihtiyaçlarını rahat karşılayabilmeleri; bölgeye giden Başkanlık personeli üzerinde motivasyon kaybına neden olmuştur.
Enkaz çalışmaları ve görevlendirilmelerinin kendiliğinden olduğu bizzat saha çalışanları tarafından ifade edilmiş, uygulanmak istenen olağanüstü hâl kâğıt üstende kalmış, birçok alanda duyulan ihtiyaçların karşılanamadığı görülmüştür.

Öneriler:
Öncelikle il kriz/koordinasyon yönetim merkezleri tek bir birime düşürülmeli; doğa kaynaklı afetlerde, AFAD İl Merkezi, il valisinin başkanlığında ve il müdürünün koordinesinde çalışmalıdır.
İl koordinasyon merkezinde görev yapacak yöneticiler, talimat beklemeden inisiyatif alarak gelişen ve değişen şartlara göre planlamalar yapacak ve uygulayacak becerilere sahip olmalıdır.
Afet bölgesine destek için gideceklerin niceliğinden ziyade niteliğine göre konusuna hâkim, strateji geliştirebilecek ve destek verebilecek personel bölgeye gönderilmelidir.
Enkaz çalışmalarının yasal zemininin düzenlenerek enkaz başı çalışmaları ile yönetiminin tek elden yapılması hususları disiplin altına alınmalı, müdahale faaliyetleri tek elden yürütülmelidir. Kentsel arama kurtarma hizmetleri yapan kuruluşlar arasında ortak hareket birliğinin sağlanabilmesi için ‘tahlisiye ekipleri’ nezaretinde ortak eğitimler verilmelidir.
Kentsel arama kurtarma faaliyetlerinde, itfaiyecilerin de bu hizmetleri katılımı sağlanmalı, daha sonraki aşamalarda yapılacak düzenlemeler ile bu görev yerel yönetimlere bırakılmalıdır.
Depremin ilk anlarında enkaz arama kurtarma faaliyetleri için hayati öneme haiz olan araç ve gereç, polis merkezleri, kamu kurum ve kuruluşları, muhtarlıklar ve güvenliği olan özel kuruluşların alanlarında depoda hazır tutulmalıdır. Malzemelerin, ihtiyaç olması halinde gönüllüler tarafından alınarak enkaz çalışmalarında kullanılması sağlanmalıdır.
Ülkemize gelecek yabancı arama kurtarmacılar ve kriz çalışanları konusunda seçici davranılmalı, illere gelenler tek merkezde toplanıp ihtiyaç durumuna göre sınırlı alanlarda kontrollü çalıştırılmalıdır.
Barınma ve beslenme hizmetlerinde illerin coğrafi şartlarının dikkate alınıp belediyeler, özel sektör ve STK’ların müdahale faaliyetlerine aktif katılımları sağlanmalıdır.
Birçok ilimizde bulunan yabancı ülke vatandaşlarının barınması için oluşturulan ve boş olan kamplar olağanüstü haller dikkate alınarak olası krizlerde kullanılmak üzere hazır tutulmalıdır.
Malzeme depolama ve dağıtım alanlarında hizmet veren profesyonel kuruluşlarla protokoller imzalanarak olası krizlerde bu kuruluşlarla kolektif işbirliği konusunda hazırlıklar yapılmalıdır. Motorlu kurye çalışanları, motosiklet, offroad, avcılık gibi faaliyetlerde bulunan kuruluş ve gönüllüler kriz faaliyetlerine dâhil edilerek gidilemeyen yerlere bu şekilde yardımlar ulaştırılmalıdır.
İllerdeki güvenli toplu barınma alanlarının (otel, pansiyon, yurt, okul, salon vb.) envanteri çıkarılıp afetzedelere konaklama imkânı sağlanmalıdır. Öte yandan çok sayıda çadır veya konteyner alanlar oluşturulmasının önüne geçilebilmesi için bölgenin tahliyesi için diğer illerle kriz öncesi işbirliğine gidilerek planlamalar yapılmalıdır.
İllerde ve ilçelerde halka ilişkiler büroları kurulup hizmet verilmesi yanında halka iletilecek mesajlar ve bilgiler, hoparlör, belediye, polis vb. yoluyla sürekli bilgendirilmelidir.
Afetin koordinasyon yönetimi ve afete uğrayan bölgelerin yönetim ve koordinasyon faaliyetlerine katkı verilmesi için Başkanlık ve iller arasında planlamalar yapılarak ‘koordinasyon destek sistemi’ kurulmalıdır. Başkanlıktan, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile illerden yardıma geleceklere yönelik planlamalar yapılarak tatbikatlar düzenlenip tanışıklık arttırılmalı ve görev tanımları belirlenmelidir.
Deprem sonrası kötü niyetli bazı kişiler evlerini ağır hasarlı göstermek için müdahaleler yaptığı görülmektedir. İlgili bakanlığın tespit edeceği zaman dilimi sonrasında, ön hasar tespit kaldırılarak, kesin hasar tespit sistemi kurulup hasar tespitleri teknolojiden yararlanarak yapılmalıdır.
Bölgede yaptıkları binaları yıkılmayan, krizlerde başarılı ve örnek çalışmalar yapan kurum, kuruluş ve kişilerin ödüllendirilmesi farkındalık oluşturacaktır.
Kahramanmaraş Depremleri nedeniyle illerde yapılan çalışmalar bir daha göstermiştir ki kriz yönetiminin temel problemi olan, yönetim, otorite, iletişim ve koordinasyon sorunlarının 1999 depremlerinden bu yana devam etmektedir. İllerin afet yönetiminde sorumlu olan il müdürlerinin çoğunun kurum dışından geldikleri, alanlarına vakıf olmadıkları, inisiyatif alarak çözüm üretecek becerileri olmadığı görülmüştür.
Ayrıca kriz yönetimi ile ilgili yerel kuruluşlar ve çalışanlarının bir kısmının kriz yönetimine hazır olmadıkları anlaşılmıştır. Doğa kaynaklı afetlerden sorumlu koordinatör kuruluşun, olay bölgesinde görev yapan kuruluşlar üzerinde otorite sağlamada sorunlar yaşadığı görülmüştür.
Son olarak kriz yönetimi konusunda bilgi birikimi ve tecrübeye sahip olanlar, kriz anlarında kullanılmak üzere büyük emek, zaman ve paralar harcanarak yapılan plan ve programların kriz yönetimine katkı vermeyeceğinin defalarca belirtmiştir. Buna rağmen uygulanması için dayatılan TAMP ve AYDES gibi atıl olan uygulamalardan vazgeçilerek değişen ve gelişen şartlara göre teknolojiden yararlanılması gerektiği ortaya çıkmıştır.
Kahramanmaraş Depremleri ile ilgili olarak yapılan resmi açıklamalarda; 50 binin üzerinde vatandaşın hayatını kaybettiği, 100 binin üzerinde vatandaşın da yaralandığı ve hasarların ise çok büyük miktarda olacağı yer almaktadır.
Bu depremlerinin etkilerinin, 1999 Depremleri gibi uzun süre devam edeceği, ülkemiz ve afetzedelerin toparlanma dönemlerinde büyük sıkıntılar çekileceği anlaşılmaktadır.
Bilim insanları yanında ilgili diğer kesimlerce ülkemizi büyük çapta etkileyecek Bingöl, Ege Bölgesi, İstanbul gibi yerlerde yıkıcı depremlerin olabileceği bilgileri medyada yer almakta ve bu minvalde kamuoyuna açıklamalar yapılmaktadır.
Marmara Depremi sonrası geçen bu süre içerisinde bir takım olumlu gelişmeler olmakla birlikte, yaşanan Kahramanmaraş Depremlerinin tekrar masaya yatırılarak oluşan aksaklıkların giderilmesine yönelik olarak çalışılmalıdır. Başta siyasi irade olmak üzere tüm kesimlerin (sivil, asker, kamu otoritesi, koordinatör kuruluşlar, üniversiteler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar) görüşleri doğrultusunda daha fazla vakit kaybedilmeden kamunun yeniden yapılanması gerçekleştirilmelidir.
Krizin genel kabul görmüş ilkeleri doğrultusunda, ülkemizin afet bilgi ve tecrübesi dikkate alınarak basit, nitelikli ve ön önemlisi uygulanabilir kriz yönetim sistemine yönelik düzenlemelere acilen yapılmalıdır.
