Siyasi irade, 6 Şubat 2023 tarihinde ardışık olarak meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin büyüklüğü, alanı ve etkilediği nüfusu göz önüne alarak, uzun süre üzerinde çalışılan, emek, zaman ve para harcanarak hazırlanan; çok sayıda eğitimi ve tatbikatı denenen Türkiye Afet Müdahale Planını kapsamda ilgili hizmet gruplarının toplanarak depreme yönelik müdahale çalışmaların yürütmesi talimatını vermiştir. Bununla birlikte, ülke kaynaklarının yetersiz olabileceği göz önüne alınarak uluslararası yardım çağrısında bulunduktan sonra koordinatör kuruluş (AFAD) gözetiminde müdahale çalışmalarına başlanmıştır.

Depremlerin etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak müdahale faaliyetlerinin organizasyonu, eşgüdümü ve takibini yapmak üzere bakanlık, kurum ve kuruluşları hızlı bir şekilde toplanmıştır. İlgili kurum ve kuruluşların, Afet Yönetim Merkezinde gerçekleştirdikleri çalışmalarına bakıldığında aşağıdaki durum tespitleri yapılmıştır.
Başkanlık afet ve acil durum yönetim merkezi kısa sürede tam kadro ile faaliyete geçmiş ancak kriz yöneticisi/yöneticileri ile kriz çalışanları arasında ortak mevzuat, ortak dil ve ortak hareket birliği oluşturulamamıştır. Kriz yönetimine uymayan bir sistem ile krizin koordinasyonu yönetilmek istenmiş; kamu, asker, sivil, özel sektör ve dış kaynaklar uyum içinde çalışamadığı için hizmet gruplarının çalışmaları spontane ve kendi inisiyatifleriyle olmuştur.
Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ve Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi (AYDES) gibi büyük zaman, emek ve para harcanarak yapılan ve ilgililerce yapılan itirazlara rağmen afet acil durum hizmetlerinde kullanılmak istenen programların yetersizlikleri ortaya çıkmıştır.
Krizin merkezi koordinasyonunda az, öz ve nitelikli personelden istifade edilmesi gerekirken çok sayıda kişi olaya müdahil olmak istemiştir. Bu durum, iletişim yetersizliği ve koordinasyonsuzluğa sebep olduğu gibi Merkeze ilgili-ilgisiz kişilerin gelmesine ve oluşan gürültü ile kargaşa çalışmaları etkilemiştir. Oluşan Gürültü, karmaşa ve yönetim baskısı, çalışmaların aksamasına, çalışanların paniğe kapılmasına ve gerginliğe neden olmuştur.
1999 Depremlerinde görülen yönetim, otorite ve koordinasyon sorunlarının önüne geçilmesi amacıyla kurulan Başkanlığın, kuruluşundan itibaren teşkilat yapısı ve mevzuatına yönelik çok sayıda değişiklik yapıldığı halde hem kendi içinde hem de afet yönetiminde istikrarı sağlayamaması nedeniyle koordinasyon yönetimi istenilen düzeyde olmamıştır.
Öte yandan afetin yerinden yönetilmesi ilkesinin dışına çıkılarak merkezden müdahale çalışmaları yönetilmek istenmiştir. Olay yerinin talep veya beklentilerinin karşılanarak afetin yerelden yönetilmesi gerekirken ilgili kurumlar, valilikler, afet ve acil durum merkezleri ile yöneticileri devre dışı bırakılarak olay yeri yöneticiliği yapılmıştır. Bazı hizmet alanlarında diğer kuruluşlarla rekabete girilmesinin yanında, müdahale hizmetlerinin en zoru olan, bilgi, beceri, tecrübe, uzmanlık isteyen arama kurtarma, barınma gibi faaliyetlerin kurum tarafından üstlenilmesi sonucunda icracı birimler arası çok başlılık oluşturduğu gibi otorite boşluğunun ortaya çıkması afetlerde yaşanan problemlerin en etkileyicisi olarak görülmüştür.
Kuruluşundan beri “afet, acil durum ve sivil savunmaya yönelik iç hizmet kanunu” yapılmadığı için krizin ana hizmetleri olan, arama-kurtarma, ilk yardım, güvenlik gibi hizmetleri koordine etmesi gereken Koordinatör Kuruluş bilgi notu ve sunum hazırlama üzerine çalışmıştır.
Yurt dışından gelen yabancı arama kurtarma kuruluşlarına, tek merkezde toplanıp birkaç il yerine çok sayıda ilde görev verilmesi nedeniyle gelen ekiplerin takip ve kontrolünde sıkıntılar yaşanmıştır. Uluslararası ekip koordinasyonunda yaşanan sorunlar, esasında alanın operasyonel ve hareketli olması nedeniyle olay esnasında sorunsuz görülmesine rağmen birçok gecikmeye ve ekipler arası eşgüdüm sorunlarına sebebiyet vermiştir.
Yürütülen müdahale faaliyetlerine yönelik basın açıklamalarının birden çok kaynak, kişi ve kurumdan yapılması bilgi kirliliğinin oluşmasına veya zaten varolan kirliliğin artmasına neden olmuştur.
Başkanlıkça krizin en az hasarla atlatılması amacıyla afet bölgesine destek için sahada görevlendirilenlerin bilgi eksikliği, görev tanımlarının bulunmayışı, konaklama ve beslenme gibi niteliklerden yoksun oluşlarının yanında Başkanlık ile sahada görevlendirilenler arasında işbirliği sağlanamaması başka bir sorun oluşturmuştur.
En önemlisi de kriz yönetiminin temel problemi olan otorite, yönetim ve koordinasyon sorunlarının 1999 depremlerinden beri çözülemediği bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Ülkemiz afet/kriz koordinasyon yönetimi yanında Afet Yönetim Merkezinde yaşanan bu sorunların çözümüne yönelik olarak aşağıdaki çalışmaların yapılması gerektiği önerilmektedir.
Öncelikle politika değişikliğine gidilerek afet ve kriz yönetimlerinin ayrılması krizlerin profesyonelce yönetilmesi için kamuda yeniden yapılanmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Yeniden yapılanmayı siyasi iradenin uygun görmemesi veya genel toplumsal yapıda uyumluluk olamayacağının değerlendirilmesi halinde, mevzuatında koordinatörlük yapacağı hükümlerinin bulunmasının yanında 2014/18 sayılı Başbakanlık Genelgesini esas alarak mevzuat düzenlemesi yapılması basit ve esnek bir eşgüdüm mekanizması kurulması açısından önerilmektedir. Depremlerin koordinatör kuruluşunun AFAD olduğu, kriz yönetim çalışmalarının tek otorite üzerinden yürütüleceği, koordinatör kuruluş olduğu bu sayede tüm kesimlerce kabul görmelidir.
Bunun yanında, kamuda yönetim değişikliğine gidilerek Cumhurbaşkanlığı Hükumet Yönetim sistemi kurulması sonrası, diğer paydaşlar üzerinde afet/kriz yönetimlerine yönelik otorite sağlanması için Cumhurbaşkanlığı Kararı yayınlanması yararlı olacaktır. Böyle bir Karar, müdahale faaliyetlerinin yönetiminin tek yetkili kuruluşunun AFAD olacağının ve afetin tek merkezden yönetileceğinin tüm paydaşlarca bilinmesini, afet/kriz hizmetlerinin bütünlüğünü teyit edecektir. Böylelikle, İçişleri Bakanlığı çatısı altında, Başbakanlıktan gelen bilgi, tecrübe, gücü ve yetkisi çerçevesinde paydaşların kafa karışıklığına yol açan hususlar giderilerek kamu nezdinde bir farkındalık ve bilinç oluşturacaktır.
Kahramanmaraş Depremlerinde yaşanan sorunların tekrarlanmaması amacıyla tüm kesimleri (kamu, özel, asker, stk…) içine alan ve krizlerde başta müdahale çalışmaları için ortak plan ve hareket tarzları belirlenmeli, eğitimler ve tatbikatlar düzenlenerek yerleşik hale getirilmelidir.
Kriz yönetimine aykırı olan bu kadar çok hizmet grubu ile krizin merkezi yönetim koordinasyonun mümkün olmayacağı ilgililerce görülüp kabul edilip bilgi, tecrübe dikkate alınarak yeni koordinasyon ve müdahale sisteminin kurulması yanında tüm kesimleri kapsayan “krizin merkez ve yerel koordinasyon yönetimi” için destek sistemi kurulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Kriz yöneticisi ve çalışanlarının, kişisel özellikleri dikkate alınıp teorik ve pratik eğitimler verilmesi sonrası başarılı olanların sertifikalandırılarak kriz yönetiminde görev almaları sağlanmalıdır. Diğer bir ifade ile afet/kriz yönünden riskli olan ülkemizde kriz yönetimi profesyonelleştirilmelidir.
Olması muhtemel büyük depremlerin müdahalesine yönelik, başta İstanbul olmak üzere olası yerlerde yakın tarihler içinde büyük çaplı deprem olabileceği bilim insanlarınca kamuoyuna açıklanmaktadır. Ülkenin tüm imkân ve kaynaklarını birleştirecek şekilde bölgesel deprem müdahale planları yapılıp, krizin için “bölge afet koordinatörlüğü’ kurumu tasarlanıp, görev alacak yönetici ve çalışanların bilgi birikimi, tecrübe ve becerileri dikkate alınarak tespit edilip kaynaklar her an uygulamaya geçecek şekilde hazır tutulmalıdır.
Diğer önemli bir husus, kriz yönetiminde görev alan tüm kesimlerin müdahale planları basit, nitelikli, akılcı, gerçekçi ve uygulanabilir şekilde yapılması için koordinatör kuruluşun genel esasları tespit etmesi, değişen ve gelişen şartlar göz önüne alarak afetin her safhasının yönetimine ilişkin ciddi, nitelikli ve uygulanabilir politikalar geliştirilip, uygulatmasıdır.
Bugün krizinin çözümü dünde saklıdır, ilkesi ile geçmişte yaşanan ve krizlerle ilgili bilgisi bulunan ve tecrübeyi yaşayanların bilgi ve tecrübeleri dokümantasyon haline getirilerek tüm çalışanlarla paylaşılmalıdır.
Olası depremlerin yönetimi için ihtiyaç duyulması halinde olay bölgesine görev alacakların konusuna vakıf, tecrübe sahibi, inisiyatif alabilecek… özelliklerine sahip yönetici ve çalışanlar olmalıdır.
Birçok paydaşın katılımı ile oluşturulan uzun süre üzerinde çalışılan ve meydana gelen afet ve acil durumlardan çıkarılan dersler sonucunda zaman, emek ve para harcanarak güncellenen, düzenlenen eğitim ve tatbikatlarla pratik edilen bir müdahale planı olarak uygulanmak istenen Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ile Afet Yönetim ve Karar Destek Sisteminin (AYDES) operasyonel çerçevede yetersizlikleri net bir şekilde görülmüştür. Ayrıca kriz yönetiminin akut safhasında teknolojiye dayalı uygulamaların pratik bir niteliğinin olamayacağı da anlaşılmıştır. Değişen ve gelişen durumlara göre teknolojinin ve yeniden yapılacak müdahale planlarının kriz yönetiminde kullanılmasına yönelik revizyon yapma zorunluluğu da görülmüştür. Bu nedenle, teoriden öteye geçmeyen uygulamaların ülkenin sahip olduğu tecrübe, bilim ve akıl önderliğinde basit, nitelikli, verimli ve en önemlisi uygulanabilir sistemlerin oluşturulup afet/kriz hizmetlerinde kullanılmalıdır.
Kahramanmaraş Depremi’nin nedeniyle yapılan merkezi koordinasyon çalışmaları ilgili kesimlerin katılımıyla araştırılıp geleceğe bilgi ve tecrübe aktarımı için ‘sonuç bildirgesi’ yayınlanmalıdır.
Son olarak; afet ve acil durum yönetimi sistemi siyasetten ve/veya diğer etkileyenlerden bağımsız değerlendirilmesi gereken, uzmanlığın nitelikli bir biçimde bütünleşik afet yönetiminin her aşamasında kullanılması gereken bir yapıya kavuşturulmalıdır. Doğa kaynaklı afetlerin ülkenin birlik ve bütünlüğüne önemli bir tehdit olduğu göz önüne alınarak liyakat, ehliyet ile nitelikli iş gücünün bu alanda değerlendirilerek seçkin ve yöneten bir kurum olması için gereği yapılmalıdır.
Sonuç;
Marmara depremleri sonrası risk yönetimin önemi anlaşılmış, toplum ve kamuda anlayış değişip risk yönetimi süreçleri afet yönetimi sisteminin önemli ve hayati bir parçası olarak kabul edilip riskleri önlemeye yönelik çalışmaların gündeme alınmasına vesile olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Marmara Depremleri afet risk yönetimi açısından milat olarak kabul edilmiştir.
Kahramanmaraş Depremleri bir kez daha göstermiştir ki; kriz koordinasyon yönetiminde karmaşanın devam ettiği, yönetim merkezlerinde eğitimli ve nitelikli personel ve yöneticilerle güçlendirilmediği, müdahale çalışmalarına katılan paydaşlarla iletişim ve koordinasyonsuzluk ile kamuoyu ile basına bilgi verilmesinde yaşanan sorunların devam ettiği görülmüştür. Bu nedenle Kahramanmaraş Depremleri kriz yönetimi için milat kabul edilerek görülen eksikliklerin bundan sonraki kriz yönetim çalışmalarında sorunların yaşanmaması için daha fazla vakit kaybedilmeden koordinasyon yönetim esasları belirlenmelidir.
Bu yaklaşım çerçevesinde Marmara Depremlerinden sonra bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalar ile son yıllarda meydana gelen afetlerden edinilen derslere ilave olarak; kamuda yeniden yapılanmaya gidilerek; kriz hizmetlerinin birlik ve bütünlüğünün sağlanabilmesine yönelik olarak Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında üst kurul, bakanlıklar, kamu ve kurum kuruluşları ve valiliklerde ise krizin koordinasyonu yönetimine ilişkin “kriz yönetim koordinatörlüğü” kurulması oldukça etkili ve verimli sonuçları ortaya çıkaracaktır.
Kurulacak koordinatörlük krizin genel koordinasyon ve acil yardım ödeneğinin yönetmesini üstlenip, acil yardım ödeneği daha sonra Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatına devredilmelidir.
Mevcut düzenlemelere ve uygulamalara bakıldığında aynı işler birden çok kuruluş tarafından yapılmakta hem mevzuat hem de uygulamalarda bütünlüğün sağlanabilmesi için mühendislik ve diğer teknik alanlar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına verilmelidir.
Arama kurtarma ve sivil savunmaya yönelik hizmetlerinin öncelikle İçişleri Bakanlığına, şartların ve gerekli düzenlemelerin yapılması sonrası itfaiye teşkilatı ile entegrasyonun sağlanarak yerele devredilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır.
Barınma ve beslenme hizmetlerini ise Gençlik ve Spor Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kızılay ve “kamuya yararlı dernekler” statüsünde bulunan ve akredite edilen STK lara verilerek hizmetlerin yerine getirilmesi sağlanmalıdır.
Yukarıda belirtilen yapılanmaya gidilerken bazı risklere dikkat edilmeli; öncelikle kriz yönetim sistemini hazırlayacakların, yeterli, faal ve bütüncül bir kriz/afet yönetim bakışına sahip olmayan, sistemin aksayan yönlerinin bilmeyen ve bu alanda bilgi ve tecrübesi bulunmayanların hazırlamaları halinde, kurgulanan sistem işlevsiz ve kâğıt üstünde kalacaktır.
Koordinatörlük; yatay, esnek, gelişen ve değişen şartlara uyum sağlayacak ve hiyerarşik kademeler az olacak şekilde tasarlanmalıdır. Kriz yönetimi sistemi ile ilgili olarak başka ülke/ülkelerin modellerinin kopyala/yapıştır biçiminde bir uygulaması geçmişte defaatle görüldüğü üzere yapıya zarar verecektir. Bu nedenle, önerilen çalışmanın liyakatli profesyoneller tarafından ülkenin iç dinamiklerine en uygun biçimde oluşturulması önemlidir. Başka bir ifade ile kriz yönetimi sistemi ile ilgili olarak başka ülke/ülkelerin modellerinin kopyası alınıp uygulanmak üzere dayatılan kriz yönetim sistemlerini yerine, kendi iç dinamikleri ve kriz yönetim tecrübesi oldukça yüksek olan ülkemiz gerçeklerinden hareket ederek akıl, bilim, tecrübe ve coğrafi şartlar önderliğinde uygun model kurgulanmalıdır.
Kurulacak birim uzmanlığı esas alarak tasarlanmalı, istihdam edilecek personel için bilgi birikimi, tecrübe aranmalı; az, öz ve nitelikle personelden oluşmalıdır. Kuruma yönetici atamalarında mesleki ve insani nitelikler hususunda seçici davranılmalıdır.
Yeni kurulacak koordinatörlük, yöneten, otorite, planlama, koordinasyon üzerine vizyonu oluşturulmalı, sevk ve idareyi en hızlı şekilde yapacak şekilde olmalı, medyatik olma, algı yönetimi veya görünürlük üzerine kurulu olmamalıdır.
Kurulacak yeni birimin üst kurul statüsünde; denetleyici, yönlendirici, politika geliştirici şekilde düzenlenmelidir. Koordinatörlüğün kurumsallaşarak otoriteyi kullanacak “yöneten” olabilmesi için her yönden güçlendirilmelidir.
Sonuç olarak Ülkemizde afet ve krizlerin çokça ve değişik şekillerde yaşandığı/yaşanacağı göz önüne alınarak, başta siyasi otorite olmak üzere tüm kesimlerce masaya yatırılarak, doğal afetlerinde ülkemiz birlik ve bütünlüğüne yönelik önemli bir tehdit olduğu kabul edilip afet, acil durum ve kriz hizmetlerine yönelik yasal, idari ve teknik düzenlemelerin bir an önce yapılması zorunluluğu dikkate alınmalıdır. Oluşturulacak yapının temel görevi; afeti yönetmek olmalı, meydana gelebilecek afetlerin sebep olacağı krizlerin ortaya çıkardığı kayıp ve hasarların en aza indirgenmesiyle ülkemize önemli hizmet verilmiş olacaktır.




